AKP hükümeti döneminde pek çok alanda yaşanan gerilemeler halk kütüphaneleri açısından da yaşanmaktadır. Kütüphanelerin, hiçbir alt yapısı olmayan ve kütüphaneciliğin ne anlama geldiğini bile bilmeyen yerel yönetimlere devredilmesi, mevcut kütüphanelerin bile işlevsiz hale gelmesine yol açacaktır. Bunun örneği; Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre; yerel yönetimlere devredilen 321 halk kütüphanesinin ilgisizlik, personel yetersizliği ve ödenek yokluğu nedeniyle kapatılmak zorunda bırakılmasıdır. Son dönemde basında yer alan Milli kütüphane ile ilgili ‘kimsenin uğramadığı için kapıları örümcek ağları bağlayan depo’ haberleri kütüphaneciler camiası içinde şaşkınlıkla karşılanmıştır. Millî kütüphanede görevli kütüphanecilik lisanlı bürokrat ve yöneticilerin yerine sayın bakanın tasarrufuyla meslekle ilgisi olmayan kişilerin atanmasının hemen akabinde basında bu tür haberlerin yer alması son derece manidardır. Kütüphanelerin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de belirli bir siyasal görüş ya da düşünce doğrultusunda değil, sürekliliği olan devlet politikaları ile desteklenmeleri gerekirken, kütüphaneci lisanslı ihtisas personeli genel müdür yardımcının görevden alınarak yerine kültür memur sen ‘in eski genel başkanının atanması nasıl bir anlayışa sahip olduklarının açık bir göstergesidir?
Sayın bakan ülkemizin dünya turizminde şampiyonlar liginde olduğunu söylemiştir. Turizmden elde edilen gelirler emekçilere yansımıyorsa, turizm altyapısı yetersiz ise, turistler trafik kazasına kurban oluyorsa olsa olsa üçüncü dünya ülkelerinin şampiyonlar ligindedir.
Sayın Bakan ‘kültür politikalarının değişmeyen önceliği Anadolu coğrafyasında bulunan medeniyet eserlerinin ve kültür varlıklarının korunması ve geleceğe aktarılması’ derken Hasankeyf ve Alliona’nın sular altında kalması, HES’ler ile doğal ve arkeolojik alanların sulara gömülmesi, yok edilmesi ve doğanın tahrip edilmesi nasıl açıklana bilir.
Yine Sayın bakan ‘müze ve ören yerlerinin gişe ve işletmelerinin modernizasyonuyla hem ziyaretçi sayısında hem de gelirde yüksek artışlar sağlandığını’ söylemektedir. Bunu söylerken müze ve ören yerleri gişelerinin nasıl ve kimler tarafından modernizasyonunun yapıldığını açıklamamaktadır. Oysa Kültür ve Turizm Bakanlığı 2010 yılında 48 müze ve ören yeri gişelerini kamu menfaati ile bağdaşmayan 4734 sayılı ‘kamu İhale Kanunu’na göre yapılması gerekirken,2886 sayılı ‘Devlet İhale Kanunu’nun 51. Maddesinin 9. Bendi uyarınca pazarlık usulü ile ihale ederek kamu büyük bir zarara uğratılmıştır. 2012 yılı müze gişe modernizasyon ihalesi kapsamında ki; 48 müze ve ören yerinden 247.000.099.651TL’lik gelir elde edilmiştir. Bu rakama ülke genelindeki müze ve ören yerleri gelirlerinin %88 ini kapsamaktadır. Kapsam dışı müze ve ören yerlerinin geliri ise 33.000.107.304 TL’dir. Bu girdi ülke genelindeki müze ve ören yerlerinin %12 sini teşkil etmektedir. Şimdi sayın bakana soruyor ve bir açıklama bekliyoruz’ Gişe modernizasyonu ihalesi kapsamı adı altındaki müze ve ören yerlerinden elde edilen 247.000.099.651 TL’lik girdinin ne kadarı devlet kasasından alınarak TÜRSAB’ın kasasına aktarılmıştır?
‘Marmaray projesi hakkında ülkemizin ve tarihimizin en görkemli projelerinden birinin gerçekleşmesi sürecinde tarihe saygı duyulduğunu ve dünyanın en verimli ve büyük arkeolojik çalışması olarak tarihe geçtiğini belirten’ Bakan; Marmaray kazılarının Marmaray projesini 5 yıl geciktirdiğini belirten Ulaştırma Bakanlığı tarafında çıkarttırılan afiş karşısından saygı gereği olmalı ki! suskunluğunu korumuştur.
Kütüphane, Müze ve diğer birimlerde kendileri gibi düşünmeyen emekçiler üzerinde baskı kurdukları, mobbing uyguladıkları, soruşturma açarak hukuka aykırı cezaların verildiği, uzman ihtisas personelin tasfiye edildiği. Müzelerin ve kütüphanelerin idari açıdan zayıflatıldığı, ileride yapılacak özelleştirmelere zemin hazırlandığı, Koruma bölge kurulu müdürlüklerinin görevde yükselme sınavına tabi olmadığından hukuka aykırı olarak hülle yolu ile müdür atandığı ve koruma bölge kurulu müdürlüklerinin bu konuda basamak olarak kullanıldığı, açıkça ortadayken; bakanın ‘kültür politikalarımızın değişmeyen önceliği Anadolu coğrafyasında bulunan medeniyet eserlerinin ve kültür varlılarının korunması ve geleceğe aktarılmasıdır ’söyleminin ne kadar geçerli olduğunu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.