Adam akşam eve gelince “Hanım sana bir müjdem var. Artık daha pahalı bir evde oturacağız” demiş. Yıllardır bir oda bir salondan ibaret, elli metre karelik evde eşi ve çocuğu ile birlikte yaşamakta zorlanan kadın çok sevinmiş bu müjdeye. “Hep daha büyük bir ev hayali kuruyordum, nihayet hayalim gerçekleşiyor” demiş ve heyecanla “Peki, ne zaman taşınıyoruz?” diye sormuş eşine. Adam acı acı gülümseyerek ”Bir yere taşınmıyoruz. Ev sahibi bugün kiraya yüzde otuz zam yaptı” demiş.
Bugüne kadar siyasi iktidara yakınlığı ile bilinen bir kısım medya kullanılarak kamu emekçilerine verilen her “müjde” haberlerinin ne yazık ki bu fıkradan alt kalır yanı bulunmuyor. “Kamuda reform geliyor”, “Kamuda devrim gibi düzenleme yolda”, “memura çifte zam; hem enflasyon zammı hem de toplu sözleşme zammı”, “devlete kapağı attık, yan gelip yattık devri bitiyor. Memura performansa göre maaş geliyor. Çok çalışan memur çok kazanacak” gibi akla ilk gelen her “müjdenin” altından kamu emekçilerinin mevcut haklarını daha da sınırlayan düzenlemeler çıkması ne yazık ki rutin hale gelmiş bulunuyor.
Bu nedenle kamu emekçileri bir “müjde” haberi gördüğünde sevinemiyor. Tam tersine “acaba yine hangi hakkımıza göz diktiler” diye sormadan edemiyor. Buna rağmen seçim öncesinde 3.600 ek gösterge sözü verip seçim sonrasında “her seçim döneminde böyle vaatler olur” diyerek verdiği sözün gereğini hala yerine getirmeyenler kamu emekçilerine yeni ‘müjdeler’ vermeye devam ediyor.
MÜJDELERİN ARKASI KESİLMİYOR!
Yıllardır ardı arkası kesilmeyen müjdelere boğulan!, kamu emekçilerine dün güne yeni bir “müjde” haberi ile başladı. Son “müjde” yine hükümete yakınlığı ile bilinen, bir gazete kanalıyla, ‘2.5 milyon memurun hayatı değişiyor’ manşeti ile servis edildi. “Yeni Ekonomi Programı’yla (YEP) birlikte kamu personel rejimi değişiyor” diye başlayan söz konusu haberde kamu emekçilerine esnek çalışma müjdesi veriliyor.
Haberin ayrıntılarında ise kamu çalışanlarının, hizmetin özelliğine göre, hangi saatlerde çalışacaklarının kendileri tarafından belirlenebileceği kaydediliyor. Buna göre kamu emekçilerinin haftalık 40 saat olan mesai süresini nasıl tamamlayacağına kendilerinin karar verebileceği, örneğin bir kamu emekçisinin isterse günlük 8 saat yerine 10 saat mesai yaparak 4 günde 40 saatlik mesai süresini tamamlayabileceği, böylece 3 günü “aile ve sosyal yaşamına, kurs ve eğitim programlarına daha fazla vakit ayırmak” için kullanabileceği iddia ediliyor.
İşlerin en yoğun olduğu, özellikle 10.00 – 12.00 ve 13.00 -15.00 saatleri arasında bütün “memurların” işinin başında olacağının aktarıldığı haberde ‘memurların’ bu saatler dışında çalışma saatlerini sosyal aktiviteler, eğitim programları, çocukların durumuna göre belirleme haklarının olacağı ileri sürülüyor. Ayrıca “mesaisine her an ihtiyaç duyulmayan memurlara da evde çalışma izni verilebileceğinin” aktarıldığı haberde “esnek çalışma modelleri ile personelin aktif, üretken olacağı, sosyal yaşamlarına da zaman ayırabileceği” ileri sürülüyor.
AKLA TAKILAN SORULAR…
Her şeyin gayet tozpembe gösterildiği söz konusu haber ilk bakışta kulağa hoş geliyor. Ancak ilk şoku atlatıp bir de daha önce verilen benzer müjdelerin sonuçlarını göz önüne getiren her kamu emekçisi bu yeni müjde haberinde aşağıdaki soruların cevabının olmadığını görüyor.
Çalışma saatlerim esnek olunca çalışma süreme bağlı mali ve sosyal haklarım olduğu gibi kalacak mı? Onlarda da bir esneme mi olacak? Örneğin fiili hizmet süremin, prim gün sayımın, derece yükselmesi ile kademe ilerlemesi için aranan sürelerin hesabında, bir değişiklik olur mu?
Ya da çalışma süreme göre belirlenen haklarımda, örneğin yemek ücreti, servis, ek ödeme, ek ders ücreti, fiili hizmet süresi zammı (yıpranma payı) gibi haklarımda değişiklik olur mu?
Esnek çalışmaya göre hangi saatlerde çalışacağıma ben mi karar vereceğim yoksa benim üstüm, amirim pozisyonunda olanlar mı? Ya da kurumun idarecisi mi?
Pratikte her kamu emekçisinin kendi çalışma saatlerine karar vermesi deyim yerindeyse her kamu emekçisinin kafasına göre çalışma saatleri belirlemesi mümkün mü?
Kimin hangi günlerde, hangi saatlerde mesai yapacağına karar verecek olan amirlerin, yöneticilerin kamu emekçileri arasında ayrım yapmaması, adil olması mümkün mü?
Hangi saatlerde mesai yapacağıma kendim veya amirim-idarecim karar verecekse fazla mesai ücretim doğal olarak ortadan kalkmayacak mı?
Mevcut durumda işçiler için esnek çalışma uygulanıyor. Denkleştirme çalışmasına göre bir işçi günde 11 saat, 6 günde haftada toplam 66 saat çalışsa bile fazla mesai ücreti alamıyor. Bunun yerine daha sonraki haftalarda çalışma süresi azaltılarak iki ay içersinde haftalık 45 saate denk getiriliyor. Bu iki aylık süre 4 aya kadar uzatılabiliyor. Yani işveren işlerin yoğun olduğu dönemde işçiyi fazla mesai ücreti ödemeden günde 11 saat, haftada 66 saat çalıştırabiliyor. İşlerin yoğun olmadığı zaman ise haftalık çalışma süresini düşürebiliyor. Kamu emekçileri için de aynı yol mu izlenecek?
KRİZ KAMUDA ESNEK ÇALIŞMANIN FIRSATI HALİNE GETİRİLİYOR!
Aslında bu soruların cevabı “2.5 milyon memurun hayatı değişiyor’ manşetli haberin ilk cümlesinde yani “Yeni Ekonomi Programı’yla (YEP) birlikte kamu personel rejimi değişiyor”cümlesi ile verilmektedir.
Bilindiği üzere hükümet tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan Yeni Ekonomi Programı (YEP) ülkede yaşanan krize önlem olarak açıklanan ve daha çok tasarrufları içeren bir programdır. Ve ne yazık ki bu ülkede ‘tasarruf’ ya da ‘kemer sıkma’ dendiğinde akla hep emekçi kesimlerin geldiği de bilinmektedir.
Nitekim söz konusu programda başta “mali açıdan sürdürülebilirliği sağlamak ve kamu maliyesine olan yükü azaltmak amacıyla sosyal sigorta sisteminin yeniden düzenlenmesi’, kamuda hizmetin özelliğine göre esnek çalışma modellerinin uygulanması, işgücü verimliliğinin (yani iş yükünün) arttırılması, kamuda ‘yetenek ölçümü’, ‘tekrar yerleştirme’ ve ‘norm kadro’ çalışmaları yapılarak kamu sektörü ‘insan kaynağının ‘ödül ve performans sistemleri’ üzerinden yeniden düzenlenmesi, kıdem tazminatı fonunun kurulması, bireysel emekliliğin 3 yıl zorunlu hale getirilmesi, sıcak para ihtiyacının İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları ile birlikte oluşturulacak ‘fon ekonomisi’ ile karşılanması, dışarıdan kaynak bulma hedefi ile Varlık Fonu kapsamındaki kurumların ‘ipotek’ edilmesi gibi düzenlemelere yer verilmesi tasarrufun yine emekçiler üzerinden, emekçilerin mevcut haklarının budanması üzerinde yapılacağını göstermektedir.
Kısacısı ekonomide yaşanan/yaşanacak olumsuzluklara neden olanlar ne pahasına olursa olsun korunurken, krizde hiçbir sorumluluğu olmayan emekçilere krizin bedelini ödetmek için yoğun bir hazırlık yapılmaktadır.
Bugün ‘müjde’ olarak sunulan kamuda esnek çalışma, hükümet temsilcileri tarafından kamuda istihdamın daraltılacağına ilişkin yapılan açıklamalar, kamuda kadrolu-güvenceli istihdam sınırlanırken sözleşmeli-güvencesiz istihdamın yaygınlaşması, önümüzdeki süreçte alınacak 80 bin kişinin bile kadrolu olarak değil, maaşı İŞKUR tarafından-İşsizlik fonundan karşılanan Toplum Yararına Programlar (TYP) kapsamında çalışanlardan olması söz konusu hazırlığın adımlarıdır.
Tüm bunlara bakıldığında hükümetin kamu çalışanlarına ‘müjde’ vermek gibi bir niyetinin olmadığı, aksine mevcut haklarını daraltmayı hedeflediği görülmektedir.
Tüm kamu emekçilerini seçim öncesinde 3.600 ek gösterge sözü verip aradan üç ay süre geçmesine rağmen gereğini yerine getirmeyenlerin yeni “müjdelerine”, hele de krize çözüm olarak sunulan Yeni Ekonomi Programına bağlanan müjdelerine temkinli yaklaşmaya, hak kayıplarımızı artıracak düzenlemelere karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz.
YÜRÜTME KURULU