KÜLTÜR VE SANATA NE KADAR AZ DEĞER VERİLDİĞİNİ GÖRMEK İÇİN
2015 BÜTÇESİ TASARISINA BAKMAK YETERLİDİR!
Toplumsal yaşamın bütün alanlarını kendi siyasal-ideolojik görüşleri doğrultusunda biçimlendirmeye çalışan, özel yaşama doğrudan müdahale ederek, kendi dini muhafazakar yaşam tarzını tüm topluma dayatan AKP iktidarı, kültür ve sanatı da aynı zihniyetle biçimlendirmeye ve hızla piyasa ilişkileri içine çekmeye çalışmaktadır.
Siyasi iktidarın, yıllardır tipik bir tüccar gibi, kültür ve sanat üzerinden kar-zarar hesabı yapması kabul edilemez bir durumdur.Hükümetin görevi, sanatı ve sanatçıyı kendi dünya görüşüne uygun şekilde biçimlendirmek değil, sanatı ve sanatçıyı koruması, desteklemesi ve kültür ve sanat etkinliklerinin yaygınlaştırılması için gerekli tedbirleri almasıdır.
Anayasanın 27. maddesinde “Herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir” denilmektedir. Görüldüğü gibi burada sanat özgürlüğü bağımsız bir düzenlemeye konu edilmemiş ve bilim özgürlüğü ile birlikte ele alınmıştır. Bu şekildeki bir anayasal düzenlemeye rağmen, bilim ve sanatın farklı yasam alanları ve dolayısıyla farklı özgürlük konularını içerdiği konusunda herhangi bir tartışma yoktur.
Uzunca bir süredir kültür ve sanat alanında yaşanan ve pek çoğu skandal olarak adlandırılabilecek gelişmeler, kültür ve sanat alanında ciddi bir özgürlük daralması yaşandığını, sanat kurumlarına yönelik siyasal müdahalelerin ve dayatmaların hızla arttığını göstermektedir.
Kamu desteği olmaksızın özgürlük iddiasında bulunmak boş lafın ötesinde pratikte piyasa hegemonyasının esiri olmak, hem kendini hem de toplumu aldatmaktır.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü,Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğüne bağlı Orkestra,Koro ve Topluluklar gibi toplu yaratışlar, bu alanlara ayrılan bütçe ve ödenek yetersizlikleri nedeniyle yok oluşa doğru sürüklenmektedir.
Özerk işleyiş sağlamayan bir kamu mali desteği,sanatsal özgürlük üzerinde baskı ve denetime dönüşebilirken, kamu mali desteğinin bulunmaması da, hem yaratışı yoksullaştırmakta, hem de piyasaya bağımlılığı artırıcı bir özellik göstermektedir. Dolayısıyla kamu mali desteği ile işleyiş özerkliği ikisi birlikte gerçekleşmek durumunda olan ayrılmaz bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
KÜLTÜRE VE SANATA VERİLEN ÖNEM VE DEĞERİ ,KÜLTÜR VE SANATA AYRILAN BÜTÇE YANSITIR
Sanat kurumlarının özelleştirilmesi ya da kapatılması veya itibarsızlaştırılarak içinin boşaltılması planı 2002 yılında TÜRKİYE İŞVERENLER SENDİKALARI KONFEDERASYONU (TİSK) gibi sermaye örgütlerince rapor haline getirilerek, geçmişte AKP’ye yol haritası olarak sunulmuştur. Geçtiğimiz yıl İstanbul Şehir Tiyatrolarında yapısal değişiklik sırasında araya “muhafazakar sanat” söylemi de katılarak yeniden ısıtılmış ve kamuoyuna “Devletin tiyatrosu olur mu?”, “Devlet kesesinden sanat yapılır mı?” gibi sloganlar eşliğinde yeni bir şeymiş gibi kamuoyuna açıklamalar yapılmıştır.
T.C. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü (BÜMKO verilerine göre Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi içinde 2 milyar 297 milyon 536 bin TL pay ayrılması öngörülmüştür. 2014 yılında 1 milyar 974 milyon 789 bin TL bakanlık bütçesinin, önümüzdeki yıl için kültür ve sanat kurumlarının ihtiyacından çok, piyasacı dönüşüm uygulamaları göz önünde bulundurularak artırılmış olması, Devletin,kültür ve sanat kurumlarını gözden çıkardığının işaretidir. Devlet Tiyatroları için ayrılan toplam ödenek miktarı 2014’te 187 milyon 61 bin TL iken 2015’te 199 milyon 583 bine; Devlet Opera ve Balesi 230 milyon 40 bin TL’den, 240 milyon 355 bin TL’ye yükseltilmiştir.
Türkiye’de Devlet Tiyatroları,12 bölge müdürlüğü olmak üzere toplam 23 şehirde 58 sahnede hizmet vermektedir. 60 yılı aşkın süredir yerleşik sahneleriyle, turnelerle, ulusal ve uluslararası festivallerle tiyatroyu seyirciyle buluşturan.Her sezon yüzlerce oyun sergileyen Devlet Tiyatrolarında,sansür uygulamaları nedeniyle perdeler sorunlarla açılmaya devam etmektedir.
Halkın tiyatroya olan ilgisi son 10 yılda yüzde 75 artmış olmasına rağmen,(Devlet tiyatroları genel müdürlüğünün faaliyet raporlarında ki verilere göre) bu artışta en büyük paya sahip olan kültür ve sanat emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük haklarında hak ettikleri kadar bir iyileştirme yapıldığından bahsetmek e yazıkki mümkün değildir. Aksine TÜSAK gibi girişimlerle kültür ve sanata pranga vurulmak istenmektedir.
Ülkemizde Devlet Opera ve Balesi altı bölge müdürlüğü ile yılda dört tane çok önemli uluslararası festival (Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali,Uluslararası İstanbul Oprea festivali,Uluslararası Bodrum Bale Festivali,Eskişehir Oprea ve Bale Günleri) ve yarışmalar(Uluslararası İstanbul Bale Yarışma Festiveli,Ulusa Genç Solistle Yarışması) ile ülkemizin birçok ilinde gerçekleştirmiş olduğu turne proğramları ile yılda milyonları bulan izleyici sayısına ulaşmaktadır.Tüm bu etkinliklerin gerçekleştirilmesi için ayrılan bütçeler oldukça kısıtlıdır. Sanat kurumları için ayrılan bütçelerin %70 den fazlası personel maaşlarına karşılık gelmektedir. (2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU İCMALİ (II) SAYILI CETVEL-ÖZEL BÜTÇELİ DİĞER KURUMLAR bölümündeki harcama kalemlerine,personel maaşları ve sosyal güvenlik pirim giderleri %70 lik bölümüne karşılık gelmektedir. Tüm prodüksüyonlar,ulaşım,konaklama,dekor vb giderler için gerekli bütçe bulunmamaktadır.Halkın nitelikli ulaşılabilir sanata erişme hakkı kısıtlanmıştır.
Türkiye’de egemen zihniyet, siyasi üstyapı diğer üstyapı kurumları üzerinde tayin edici bir aygıt olarak görmeye devam etmektedir. TÜSAK böylesi bir zihniyetin ürünü olarak karşımıza çıkmıştır. Siyasal iktidarın her dediğinin kayıtsız şartsız kabul edildiği mevcut ortamda bürokratik bir yapı içinde kendisini ifade eden bir hiyerarşik yapılanma TÜSAK gibi girişimlerle yeniden ve daha baskıcı bir kimlikle karşımıza çıkmaktadır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bütçesi toplam bütçenin binde 5’i bile bulmadığı bir ülkemizde, kültür ve sanat alanına yapılan küçük katkıların bile tartışma konusu yapılması, kültüre ve sanata ayrılan payın fiilen azaltılmak istenmesi dikkat çekicidir. Siyasi iktidar tüm alanlarda olduğu gibi, sanat kurumlarına destek konusunda da kamusal yaklaşımdan uzak, piyasa değerlerine daha yakın bir tutum takınması kabul edilemez.
Yıllardır Türkiye’nin pek çok alanında olduğu gibi kültür ve sanat işkolunda da demokratikleşme, yeniden yapılandırma vb adlar altında yoğun bir siyasi kadrolaşma yaşanmaktadır. Özerklikle birlikte kamunun maddi desteğinin de birlikte talep edilmesi önemlidir. Bu anlamda kamu özerk sanat kurumlarına maddi katkı sağlamalı, ancak bu desteği yapıyorum diye kendisinde sanata müdahale etme yetkisini görmemelidir. Hükümetin görevi ne kültür, ne sanat yapmak ne de yapanlara kendi dünya görüşü çerçevesinde müdahale etmektir.
BÜTÇEDEN KÜLTÜR VE SANATA DESTEK YÜK DEĞİL, TOPLUMSAL BİR GÖREVDİR
Geçtiğimiz dönem sanat kurumlarının kapatılmasını savunanlar, memur olan sanatçıların yetim hakkı yediğine, sanat kurumlarının arpalık olduğuna, kimseye danışmadan repertuvar seçtiklerine kadar saçma gerekçeler sunmuşlardır. Bütün bu nedenlerle sanat kurumlarıınn mutlaka değişmesi gerektiği, piyasaya açılıp Avrupa modellerine geçilmesi gerektiği ve benzeri pek çok argüman ortaya atılmıştır. Bu söylemin can damarı “memur sanatçı” ifadesidir. Bu şekilde 4/A’lı memurlar da aşağılamanın bir parçası haline getirilmiştir. Oysa Devlet Koro ve Topluluklarında İdari sözleşmeli istihdamı dışında, sanatçı olarak görev yapanları önce geçici DÖSİMM işçisi, ardından 4/B’li en sonunda da 4/A’lı yani memur yapan yine bu hükümettir. Kendi eliyle sanatçıları istihdamda 4/A’lı memur yapanlar hangi hakla “memur sanatçı olmaz” diyerek sanatçıları ve onların emeğini aşağılamaktadır.
Sanatkarların ne çalışma koşulları ne de aldıkları eğitim 4/A’lı memurlarla benzerlik taşımamaktadır. Sanat kurumları çalışanları resmi tatil, bayram demeden, haftanın 7 günü sabah 09.00’dan 24.00’e kadar mesai yaparlar. Hatta 24.00’ten sonra da çalıştıkları bilinmektedir. Bu nedenle Kültür Sanat Sen, son toplusözleşme sürecinde sahne emekçileri için fazla mesai hakkı talep etmiş ve bu hakkı da almıştır.
Tüm sahne sanatlarının prova ve temsiller dışında kendine özgü ön çalışma şartları vardır. Sahne sanatları meslek hastalıkları ve sakatlıkları nedeniyle, bedensel ve ruhsal yıpranmanın yoğun olduğu bir alandır. “Memur sanatçı” olumsuzlaması sanatçı ve sahne emekçilerinin meslekleriyle ilgili gerçekleri çarpıtmak ve itibarsızlaştırmak için kullanılmaktadır.
Diğer yandan, sanat kurumlarının mevcut mevzuat ve işleyiş eksikliklerinin sorumlusu olarak sanatçı ve sahne emekçilerini gösteriyor olmaları dikkat çekicidir. Oysa sanatçı ve sahne emekçileri söz yetki ve karar sahibi değildir. Bu konuda yetki ve sorumluluk, geliştirme yerine kapatma ya da özelleştirme söylemini kullanan Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ilgili kurumlara aittir.
Yine derin bir çelişki olarak, hükümet tarafından trilyonlar harcanan ve sonuçsuz kalan ya da TOKİ gibi ölümcül sonuçları olabilen projelerde yitirilen ve halkın cebinden çıkan paralardan hiç söz edilemezken, doğası gereği binlerce çalışanı ve, birçok ilde sahnesi olan, Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğüne bağlı Orkestra,Koro ve Toplulukların son derece yetersiz bütçelerinin bile zaman zaman tartışma konusu yapılmak istenmesi büyük bir çelişki ve oldukça düşündürücüdür.
İşçilerin elinden kıdem tazminatını almak isteyen,sendikalara grev yasağı koyan hükümet, Avrupa modeli uygulayacağını açıklamıştır. Avrupa modelinde sendika aracılığıyla işe giren, sözleşme yapan ve iş bulamadığında işsizlik maaşı alan sanatçı modelini, “kendileri gibi düşünmeyenleri” dışlayan, hatta düşman ilan eden mevcut siyasal iktidar tarafından bu model nasıl uygulanacaktır?
Sanat kurumlarında hizmet sözleşmesi uygulamasına son verilmeli, mevcut yevmiyeli çalışan sahne emekçileri kadroya alınmalıdır. Hizmet içi eğitim olarak workshop eğitimleri düzenlenmeli,Sanat dallarının ekollerinin ustalarıyla çalışılmalı, sanatçı ve sahne emekçilerine her türlü burs olanağı sağlanarak, yaratıcılıkları değerlendirilmelidir. Bu noktada bir konuyu daha vurgulamak gerekir ki, kuralları belirleyen sağlam bir mevzuatla, sürekli yetişmiş sanatçı ve teknik personel istihdamıyla çalışmak dezavantaj değil avantajdır. Bütün bu düzenlemeler yeni yasa gerektirmeyen, iç düzenlemeler ve iyi yönetimle uygulanabilir iyileşme ve geliştirmelerdir.
Kültür ve sanat alanında bürokratik düzenlemelerin olumsuz etkilerinin artarak hissedildiği bu dönemde, önümüzü görmek için durum tespiti yaptığımızda benimsenmesi gereken ilk ilke, kültür ve sanatın herhangi bir disiplininin, siyasi müdahalelere, bürokratik yapılanmalara terk edilemeyeceğinin kayıtsız şartsız kabulü olacaktır. Siyasal iktidarın her dediğinin kayıtsız şartsız kabul edildiği mevcut ortamda bürokratik bir yapı içinde kendisini ifade eden bir hiyerarşik yapılanmanın kimseye bir fayda sağlayamayacağı açıktır.
Devletin sanata destek vermesi ülkemizde sosyal bir işlev olarak devam ettirmesi kaçınılmazdır. Ancak yasada özerklik olması iktidarların siyasi ve bürokratik yapılanmanın sanata baskısını azaltmamaktadır. Ödeneksizlik, kadrosuzluk, ücret adaletsizliklerinin yanında özelde amatör topluluk ve çalışanların desteklenmemesi piyasa koşullarına rekabet cenderesine sokulması sanatın üretimi ve özgürce gelişimi ve sunumunu olumsuz etkilemektedir.
Yıllardır Türkiye’nin pek çok alanında olduğu gibi kültür ve sanat işkolunda da demokratikleşme, yeniden yapılandırma vb adlar altında yoğun bir siyasi kadrolaşma yaşanmaktadır. Özerklikle birlikte kamunun maddi desteğinin de birlikte talep edilmesi önemlidir. Bu anlamda kamu özerk sanat kurumlarına maddi katkı sağlamalı, ancak bu desteği yapıyorum diye kendisinde sanata müdahale etme yetkisini görmemelidir.
KÜLTÜR, SANAT VE TURİZM EMEKÇİLERİNİN TALEPLERİNE KULAK VERİLMELİDİR!
Kültür Sanat Sen olarak ülkemizde sanatın, sanatçının gelişmesi ve özgürleşmesini engellemek isteyenlere karşı yürüttüğümüz amansız mücadele sürerken, kamu hizmetlerinin bütün alanlarında olduğu gibi, bütün kültür ve sanat alanlarında görev yapan sanatkar ve emekçilerimiz esnek, güvencesiz ve kuralsız çalışmak zorunda bırakılmaktadır.
Bugün ödenekli sanat kurumları fiilen işleyemez hale getirilmekte, sanatçılarımıza esnek ve angarya çalışma koşulları dayatılmaktadır. Yıllardır fedakârca sanatlarını icra etmek isteyen sanatçılarımıza belirli süreli hizmet sözleşmesi uygulamasının dayatılması kabul edilemez bir durumdur.
Kültür ve sanat emekcilerinin ücret ve sosyal hak talepleri görmezden gelinmekte, hatta sendika üyelikleri bile yasaklanmak istenmektedir. Bütün bunların yanı sıra birçok kültür ve sanat mekânının kapatılmak istenmesi ya da yerel yönetimlere devri gibi tartışmalar, Türkiye’de kültür sanata ve sanatçıya verilen değerin anlaşılması açısından dikkat çekici gelişmelerdir.
Eğitim ve sağlık alanında yaşanan ticarileştirme sürecinin bir benzeri tiyatrolarımızda ve sanat kurumlarımızda yaşanmaktadır. Devlet Tiyatrolarının, Devlet Opera ve Balesinin ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğüne bağlı Orkestra Koro ve Toplulukların,Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğünün,Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün kuruluş amacı topluma bir şey satmak değil, ona kültür ve sanat birikimi kazandırmaktır. Bugüne kadar yapılmaya çalışıldığı gibi ucuz ve pazarlamacı bir kültür ve sanat politikası ile kültür ve sanatını özüne uygun bir şekilde geliştirmek mümkün değildir. Bu nedenle kültür ve sanat emekçilerinin emeği ve sanatının ucuzlatılmasına, “misafir sanatçı” ‘‘süreli sözleşmeli personel’’ gibi ucube çalışma ilişkilerinin yaygınlaştırılmasına seyirci kalmamız beklenmemelidir.
Bütçeden ayrılan ödeneği yıllar itibarı ile sürekli düşürülen Kültür ve Turizm Bakanlığı, bir taraftan taşra teşkilatından kurtulmaya çalışırken, diğer taraftan ödeneği iyice kısılan ödenekli sanat kurumlarında iş sağlığı ve güvenliğini tehdit edercesine personel çalıştırmaktadır. Sanat kurumlarında bilinçli olarak yasasında yer alan normlara göre kadrolu istihdam yapılmamaktadır.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve ayrıca Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı Orkestra-Koro ve Topluluklar bünyesinde sahne üzeri ve sahne gerisinde görev yapan “geçici süreli sözleşmeli personel” adı altında personel çalıştırılmaktadır. Bu arkadaşlarımız, sanatkâr memur, sanat uygulatıcısı ve sahne uygulatıcısı pozisyon unvanlarındaki personelle aynı görevi yaptıkları halde, 375 Sayılı KHK’nın Ek 7. Maddesi ile geçici süreli sözleşme ile her yıl için azami on ay çalıştırılmakta ve sözleşmeleri her yıl yenilenmektedir.
Kadrolu sanatçılarla aynı işi yapıp aynı sahneyi paylaşmalarına rağmen misafir sanatçılarımıza böylesi bir ayrımcılık yapılırken, onların sendikalı olma hakkını da gasp etmeye çalışmaktadır. Ancak meydan boş değildir, “geçici süreli sözleşmeli personel” uygulaması ile sanat kurumlarında istihdamı esnek ve güvencesiz hale getirmeye çalışan zihniyete karşı mücadelemiz kararlılıkla sürecektir.
SANAT KURUMLARINDA İDARİ SÖZLEŞME ile İSTİHDAM EDİLEN PERSONELİN ÜCRET UYGULAMASI HAKKINDA;
1)- 5441 Değişik 1309 ve 1310 sayılı Kanunlarla İDARİ SÖZLEŞME akdiyle çalıştırılan SANATKARLAR için; 657 sayılı Devlet Memurlara Kanununun Ek Geçici 12’nci maddenin (A) bendi ile (B) bendinde tespit edilen TEMEL ÜCRETİN taban ve tavan rakamlarına göre, 11/03/1954 tarih ve 6388 sayılı Kanunun SANATKÂR UNVANI esas alınarak, “657 sayılı Devlet Memurları Kanununda Derece, Gösterge ve Katsayı esaslarına göre AYLIK ÜCRET düzenlemesi getirilmiştir.”
2)- Ek Geçici 16’ncı Madde kapsamına dâhil olan Kültür ve Turizm Bakanlığının sanatla ilgili merkez ve taşra birimlerine bağlı olarak orkestra, Koro ve topluluklarında çalıştırılan Ek Geçici 16’ncı Madde uyarınca istihdamı sağlanan, 4/3/1987 tarih ve 272 sayılı KHK’nin 1’nci maddeyle keseneğe esas intibakta SANATÇI olduklarına hükmedilenler için; 7/6/1987 tarih ve 87/11782 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla, “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu “dışında” PUANA dayandırılan AYLIK ÜCRET düzenlemesi getirilmiştir.” Ancak;
A)- Devlet Tiyatroları ve Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüklerinde; 5441 değişik 14/7/1310 tarih ve 1310 sayılı Kanunun 8’nci ve 14/7/1970 tarih ve 1309 sayılı Kanunun 9’ncu ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Ek Geçici 15’nci maddeyle; “1309 ve 1310 sayılı kanunlarda yazılı orkestra yönetim kurulu, teknik kurul ve sanat ve yönetim kurulu tarafından tespit edilen ücretlerin emeklilik keseneğine esas aylık derece ve kademeleri yönünden kazanılmış haklarını ihlal etmeyeceği” hüküm altına alınmasına rağmen, hak sahipleri Kazanılmış hak aylıktan mahrum bırakılmanın yanı sıra, emekliliğe esas ücretinde altında ücret verilerek çalıştırılmaktadır.
B)- Ek Geçici 12’nci Madde (A) bendiyle İDARİ SÖZLEŞMELİ olduklarına hükmedilen “SANATKARLAR” ve Ek Geçici 16’nci Madde uyarınca istihdamı sağlanan “SANATÇILAR” için, Ek Geçici 16’ncı Madde 1’nci Fıkrayla; “Teknik bünyeye dahil olmayan ve haklarında Devlet Memurları Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekenler hariç, bu Kanunun Ek Geçici 12, l3 ve 14 üncü maddeleri kapsamına dahil personel ile Kültür ve Turizm Bakanlığının sanatla ilgili merkez ve taşra birimlerine bağlı olarak çalışan orkestra, koro ve topluluk sanatçıları, sanatkârları ve sanatçı öğretmenleri ile Devlet sanatçıları söz konusu maddelerin mali hükümlerine bağlı kalınmaksızın sözleşmeli olarak çalıştırılabilirler.” Hükmüne yer verilmesine rağmen, 5441 değişik 14/07/1970 tarihli 1309 ve 1310 sayılı Kanunlarla Sanat ve Sahne uygulatıcısı pozisyonunda değerledirilen SANATKARLAR ve Ek Geçici 16. Madde kapsamında olan Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünde orkestra, koro ve topluluklarda çalıştırılan “SANATÇILAR”, da Kazanılmış hak aylıktan mahrum bırakılmanın yanı sıra, Emekliliğe esas ücretinde altında ücret verilerek çalıştırılmaktadır.
Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlükleri ile Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünde egemen kılınan “Kanuna ve Hukuka aykırı” olan bu idari işlemle; Ek Geçici 16’ncı Maddenin (Değişik: 22/8/1989 – KHK – 378/5 md.) uyarınca, “Bakanlar Kurulu Kararıyla” 6’ncı Derecede olan SANAÇILAR için belirlenen ücret limiti esas alınarak PUANA göre verilen ücretle, “Sanatkâr Memur ve Uzman Memur Pozisyonunda değerlendirilen “SANATKAR ve SANATÇILAR” arasında, “KANUNA MUHALEFET ETMEK PAHASINA” Emekliliğe esas kazanılmış hak aylığın da altında tayin edilen ücretle, “AYLIK ÜCRET FARKI YARATILMAKTADIR”. Oysa;
a)- Ek Geçici 12’nci Madde 1’nci Fıkrayla; Pozisyon ve pozisyonlar içinde sayılan sözleşme görev unvanlarına göre “ücret farkının kadro tenkislerini yapacak olan Kendi Özel Kanunlarının” Çıkarılışıyla Yaratılacağı ve Ek Geçici 15’nci Maddeyle doğan ücret farkının ödeneceği,
b)-“Aylığa esas” bağlılıkları “kanuni” bir ilişkiye dayanmayıp, “AKDİ” bir ilişkiye dayalıolan “SANATÇILAR” için Ek Geçici 16’ncı Madde 1’nci Fıkrayla Bakanlar Kurulu Kararıyla belirlenen ücret limitlerine bağlı kalmaksızın çalıştırılacağı hüküm altına alınmıştır.
C)- Farklı zamanlarda yapılan KHK ve Bakanlar Kurulu Kararları.
$11- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Ek Geçici 12’nci madde (D) bendinin sonuna işlenen Ek: 29/11/1984 – KHK – 243/35 md.; Değişik 4/3/1987 tarih ve 272/1 sayılı KHK,
$12- Ek Geçici 16’ncı Maddeye işlenen Değişik:22/8/1989 tarih ve 378/5 sayılı KHK,
$13- 7/6/1987 tarih ve 87/11782 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla;
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Ek Geçici 12’nci Madde 1’nci Paragrafın; “bu Kanun esasları çerçevesinde hazırlanacak kendi özel kanunları yürürlüğe girinceye kadar, 10/6/1949 tarihli ve 5441 sayılı Kanun, 14/7/1970 tarihli ve 1309 Sayılı Kanun, 14/7/1970 tarihli ve 1310 Sayılı Kanun ile bu kanunlarda atıf yapılan kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı”, Ek Geçici 12’nci maddenin (A) bendi ile (B) bendinde tespit edilen TEMEL ÜCRETİN taban ve tavan rakamlarına göre Ek Geçici 15’nci Maddeyle; “Derece, Gösterge ve Katsayı esasları uyarınca 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda düzenlenen aylığa esas olacak parasal hakları” YÜRÜRLÜKTEN KALDIRACAK bir düzenleme getirilmemiştir.
Yukarda belirtilen gerekçeler ışığında ek bütçe talebinde bulunulması gerekmektedir.
BAZI BAKANLIKLARIN VE KURUMLARI BÜTÇEDEN ALDIKLAR PAYLAR AKTARILMIŞTIR.
2014 YILI BÜTÇE
Cumhurbaşkanlığına
|
201.500,000 TL
|
Sağlık Bakanlığına
|
2,519.000,000 TL
|
Diyanet işlerine
|
5.442.000.000 TL
|
Milli Savunma Bakanlığına
|
21.851.000,000 TL
|
Emniyet Müdürlüğüne
|
14.230.000.000 TL
|
Milli Eğitim Bakanlığına
|
55.700.000,000 TL
|
Maliye Bakanlığına
|
97.043.000.000 TL
|
Kültür ve Turizm Bakanlığına
|
1.868.000,000 TL
|
Bütçe toplamı
|
428.396.493.000 TL
|
2015 YILI BÜTÇE
Cumhurbaşkanlığına
|
397.000.000 TL
|
Sağlık Bakanlığına
|
2,763,000,000 TL
|
Diyanet işlerine
|
5,743.000,000 TL
|
Milli Savunma Bakanlığına
|
22,764.000.000 TL
|
Emniyet Müdürlüğüne
|
17.623.000,000TL
|
Milli Eğitim Bakanlığına
|
62.248.000.000 TL
|
Maliye Bakanlığına
|
110.243,000,000 TL
|
Kültür ve Turizm Bakanlığına
|
2.,297.000,000 TL
|
Bütçe toplamı
|
418.248.954.000 TL
|
KÜLTÜR VE SANAT HİZMET KOLUNDA BULUNAN ÖZEL
BÜTÇELİ İDARELERİN PAYLARI;
2014 YILI GERÇEKLEŞEN BÜTÇE
Devlet Opera Ve Balesi Genel Müdürlüğü
|
226,174,000 TL
|
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü
|
187.610,000 TL
|
Atatürk,Kültür Dil Tarih Yüksek Kurumu
|
9.247,000 TL
|
Türk Dil Kurumu
|
14234,000 TL
|
Türk Tarih Kurumu
|
8.329,000 TL
|
Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı
|
23,040.000 TL
|
2014 de 2015 TAHMİNİ ÖNGÖRÜLMÜŞ BÜTÇE
Devlet Opera Ve Balesi Genel Müdürlüğü
|
252,080,000 TL
|
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü
|
204,653,000 TL
|
Atatürk,Kültür Dil Tarih Yüksek Kurumu
|
9.718.314 TL
|
Türk Dil Kurumu
|
14.692,000 TL
|
Türk Tarih Kurumu
|
8.006,000 TL
|
Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı
|
22,791.000 TL
|
2015 YILI BÜTÇE YASA TASARISI
Devlet Opera Ve Balesi Genel Müdürlüğü
|
(-9,904,000 TL) 242.176.000 TL
|
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü
|
( -5.477.000 TL) 199.176,000 TL
|
Atatürk,Kültür Dil Tarih Yüksek Kurumu
|
(+ 92,00 TL ) 9.810.000 TL
|
Türk Dil Kurumu
|
(+ 303,000 TL) 14,955,000 TL
|
Türk Tarih Kurumu
|
(+768,000 TL) 8.774,000 TL
|
Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı
|
(+2,355.000 TL) 25.146.000 TL
|
SadeceDevlet Tiyatrosu ve Devlet Oprea ve Balesi bütçelerinde öngörülen bütçeden daha az(-) bütçe ayrılmıştır.
2016 TAHMİNİ BÜTÇE
Devlet Opera Ve Balesi Genel Müdürlüğü
|
262.067.000 TL
|
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü
|
214.716.000 TL
|
Atatürk,Kültür Dil Tarih Yüksek Kurumu
|
10.554.000 TL
|
Türk Dil Kurumu
|
15.970.00 TL
|
Türk Tarih Kurumu
|
9.393.000 TL
|
Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı
|
32.413.000 TL
|
2016 bütçe kanun tasarısında nasıl bir bütçe öngörüleceği merak konusu.
2014 bütçe konununun ‘ÖZEL BÜTÇELİ DİĞER İDARELERİN 2014-2015 DÖNEMİ BÜTÇE TAHMİNİ GİDERLERİ’ cetveline baktığımızda DEVLET TİYATROLARININ 2015 yılı tahmini bütçe gideri 204.653.000 olarak göze çarpmaktadır.oysa ki 2015 kanun taslağına baktığımızda DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE 199.176.000 TL ayrımıştır.2015 bütçe kanununda 5 milyona yakın bir bütçe kısıtlamasına gidilmiştir.
Kaldıki bu bütçelerin;2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU İCMALİ (II) SAYILI CETVEL-ÖZEL BÜTÇELİ DİĞER KURUMLAR kısmında DEVLET TİYATROLARI için ayrılmış olan 187.061.000 TL lik bütçenin 122,507,000 TL sinin personel maaşları ve sosyal güvenlik pirim giderlerini oluşturmaktadır.
2014 bütçe konununun ‘ÖZEL BÜTÇELİ DİĞER İDARELERİN 2014-2015 DÖNEMİ BÜTÇE TAHMİNİ GİDERLERİ’ cetveline baktığımızda DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRÜLÜğünün 2015 yılı tahmini bütçe gideri 252.080.000 TL olarak göze çarpmaktadır.oysa ki 2015 kanun taslağına baktığımızda DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE 242.176.000 TL ayrıldığını görüyoruz.
2015 bütçe kanununda 10 milyon gibi bir bütçe kısıtlamasına gidilmiştir.
Ayrıca bütçelerin;2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU İCMALİ (II) SAYILI CETVEL-ÖZEL BÜTÇELİ DİĞER KURUMLAR kısmına baktığımızda ‘DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’ için ayrılmış olan 242.176.000 TL lik bütçenin 179,411.000 TL sinin personel maaşları ve sosyal güvenlik pirim giderlerini oluşturmaktadır.
2014 bütçe konununun ‘ÖZEL BÜTÇELİ DİĞER İDARELERİN 2014-2015 DÖNEMİ BÜTÇE TAHMİNİ GİDERLERİ’ cetveline baktığımızda ‘TÜRKİYE YAZMA ESERLER BAŞKANLIĞI’ 2015 tahmini bütçe giderleri 22,791.000 TL olarak öngörülmüş ilen 2015 kanun taslağına baktığımızda ‘TÜRKİYE YAZMA ESERLER BAŞKANLIĞI’ 25.146.000 TL ayrıldığı görülmekte. 2015 bütçe kanununda 2.5 milyon gibi %10 dan fazla artış sağlanmakta.
Tahmini bütçeler geleçek dönemlere yönelik hükümetlerin kurumlara bakış açısını göstermesi açısından önemli verilerdir.Sanat kurumlarına 2015 tahmini bütçelerde ayrılan payda kısıtlamaya gidilmişken başka bir kurumumuza tahmini bütçede ayrılan paydan daha fazla bir artış yapmak mümkün olabilmiştir.Burada Türkiye Yazma Eserler Başkanlığına ayrılan bütçenin fazla olduğu yada bütçe artışının olumsuz karşılandığı gibi bir durum anlaşılmamalıdır. Kültür sanat sen olarak yapılan artışın olumlu olduğunu fakat tüm kültür ve sanat kurumları için benzer bir artışın yapılmasının doğru olacağını düşünüyoruz.
Sağlık, Milli Eğitim ve Kültür ve Turizm Bakanlıklarının bütçe artışları sınırlı kalırken Diyanet işleri ve Maliye Bakanlığı bütçeleri görece daha fazla artmıştır.
Önümüzdeki dönemde enflasyon farkları da çalışanlara yansıtılmayacak bu kesim daha da yoksullaşacaktır.
Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçeden aldığı payın giderek azalması iktidarın bu kurumu gözden çıkardığı anlamına gelmektedir.
KÜLTÜR SANAT VE TURİZM EMEKÇİLERİ SENDİKASI SEN OLARAK İŞKOLUMUZA YÖNELİK TALEPLERİMİZ;
$1¨ 2015-bütçe yasa tasarısına sanat kurumlarında ‘idari sözleşme’ile istihdam edilen personelin ücret lerinin doğru uygulanması için ek bütçe konulmalıdır.
$1¨Kültür ve sanata yönelik her türlü sansürcü ve piyasacı müdahaleden vazgeçilmeli, TÜSAK
gibi girişimler asla gündeme getirilmemelidir.
$1¨Merkezi bütçedeki Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın payı en az Diyanet Başkanlığı’nın payı kadar olmalıdır.
$1¨Ödenekli sanat kurumları katkı payları ile amatör ve özel tiyatrolara verilen mali destek en az iki kat arttırılmalıdır.
$1¨Kültür ve Sanat kurumlarının yasalarına dokunulmamalı, sanat alanındaki her konuda meslek örgütlerinin ve Kültür Sanat Sen’in görüşleri mutlaka alınmalıdır.
$1¨Sanatın özgür ve özerk olabilmesi için siyasi müdahaleler yapılmamalıdır, bu kurumların mevzuatları kendileri tarafından hazırlanmalıdır.
$1¨Kadrolu, iş güvenceli, sendika hakkı olan kadrolu istihdam biçimi benimsenmelidir.
$1¨Kültür ve Sanat mekânları ivedilikle halka ve sanata açılmalı, yeni kültür ve sanat ortamları için yatırım yapılmalıdır.
$1¨Sanatın çeşitli dalları okullarda mutlaka ders olarak yer almalıdır.
$1¨Kültür ve Sanat emekçilerinin özlük ve mali hakları yeninden düzenlenmeli ve ödenekli sanat kurumlarının özelleştirme,kapatılma ve kültür ve sanat kurumlarını piyasa ilişkileri içine çekme sevdasından derhal vazgeçilmelidir.
$1¨ Sanatkârlar idari sözleşmeli olarak bir defa sözleşme yapmalı, kadrolu olarak istihdam edilmeli ve misafir sanatçı uygulamasına son verilmelidir.
$1¨ Hiçbir yasal dayanağı bulunmayan performansa dayalı çalışma uygulamalarına derhal son verilmelidir.
Kamu emekçilerinin geneline ilişkin taleplerimiz konfederasyonumuz KESK tarafından sunulacaktır.