Son günlerde, 34. İstanbul Film Festivali kapsamında yayınlanacak olan “Bakur” adlı belgeselin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 5224 sayılı Kanuna dayanarak “kayıt-tescil ve eser işletme belgeleri olmadığı” gerekçesiyle sansürlendiği haberi basına yansımıştır. Böylece, her fırsatta sanat ve sanatçılar üzerinde baskısını hissettiren Bakanlık, bu uygulamasıyla bir kez daha kültür sanat politikalarına yönelik sansürcü anlayışını ortaya koymuştur.
Bilinmektedir ki, ticari dolaşıma giren filmlerin kayıt tescil belgesi alması ve sınıflandırılması anlaşılır ve olası bir uygulamadır; ancak festival filmlerinin böyle bir uygulamaya tabi tutulmasının dünyada bir örneği bulunmamaktadır. Hal böyleyken, film festivallerinde gösterilen filmleri kayıt tescil belgesi almaya zorunlu kılmak kabul edilemez çağdışı bir uygulama olup, her gün bir başka şekilde karşımıza çıkan siyasi sansür uygulamalarına yeni bir kılıf uydurma çabasından öteye geçememektedir.
Bu uygulamayla amaç, sadece bir filmin gösterilmesini engellemek değil, denetim üzerinden yaratılan sansürün kurumlarca içselleştirilmesi ve bir nevi oto sansür refleksine dönüşmesidir. Buna benzer uygulamalar, televizyon kanallarındaki sansürlerle her gün karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, bilinmektedir ki, geçen yıllarda mevcut siyasi iktidarın yürürlüğe koymak istediği “TÜSAK” yasası da benzer şekilde sanat kurumlarının özerklik anlayışına darbe vurarak, baskı, denetim ve sansür uygulamalarını arttırmayı amaçlamaktaydı. Yaşanan bu son olayda da, var olan ama genelde uygulanmayan, kontrol edici nitelikteki yasa, festivaller için bir nevi “Demokles’in Kılıcı” gibi öne sürülerek uygulanan sansür ve baskı meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Buradan hareketle, siyasi iktidarın son dönemlerde fütursuzca uyguladığı sansür vakalarını ve özelinde “Bakur” belgeselinin 34. İstanbul Film Festivali’nde gösterimin engellenmesini protesto ediyor ve çağdaş demokrasilerde eşine rastlanılamaz bir uygulama olduğunu düşünüyoruz.
KÜLTÜR SANAT-SEN
GENEL MERKEZİ