Yoksulluğa, İşsizliğe, Güvencesizliğe Karşı Birlikte Mücadele Bölge mitinglerimizden ikincisi için Samsun’da bir aradayız.
Hepinizi Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Yürütme Kurulu adına, KESK adına saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Hoş geldiniz..
Yolun düşerse kıyıya bir gün,
Ve maviliklerini enginin seyre dalarsan,
Dalgalara göğüs germiş olanları hatırla.
Selamla, yüreğin sevgi dolu.
Çünkü onlar fırtınayla çarpıştılar
Eşit olmayan savaşta
Ve dipsizliğinde enginin yitip gitmeden,
Sana liman gösterdiler uzakta.
Bizim de yolumuz bir kıyıya, Samsun’a düştü.
Dünyanın ve yurdumuzun neresinde olursa,
İşi için, ekmeği için,
Emek için, demokrasi için, adalet için
Emek ve demokrasi mücadelesine dünden bugüne uzanan bir liman olmak için
Dalgalara göğüs gerenleri, fırtınayla çarpışanları,
Flormar’dan Cargill’e, TARİŞ’ten 3. Havalimanı’na, Gripin’den Makro Uyum Market’e, TOKİ işçisine yurdun dört bir yanında işi için, ekmeği için, çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak için direnenleri,
Sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi verdikleri için OHAL KHK’leri ile sorgusuz sualsiz işinden, ekmeğinden edilen, kamu emekçileri mücadelesinin yüz akı KESK’lileri,
Kısa çöpün uzun çöpten hakkını alma mücadelesini dur durmak bilmeden sürdürenleri buradan, Samsun’dan, yürekten selamlıyoruz.
Birileri ne kadar inkar etmeye devam etse de ülkemizde her geçen gün derinleşen bir ekonomik kriz yaşanıyor.
Bin bir çeşit Ali Cengiz oyununa başvurulan resmi rakamlar bile artık ülkede yaşanan işsizliği, hayat pahalılığını gizlemeye yetmiyor.
Faizden, ranttan beslenen %1’lik mutlu azınlık dışında kalan %99 olarak hepimiz bu krizi iliklerimize kadar yaşıyoruz.
İşsizler ordusu hemen her gün işsiz kalanlarla gittikçe büyüyor. İflas eden iflas anlaşması ilan eden firmalar kervanının her gün onlarca firma, işyeri ekleniyor.
Alış verişe, markete, pazara gittiğimizde, cebimizden çıkan paradaki artış, küçülen poşetlerimiz, artan borçlarımız, adeta “kriz var” diye bas bas bağırıyor.
Ancak tok aç olanın halinden anlamıyor. Ülkeyi yönetenler bu sese kulak tıkamaya “ekonomi tıkırında, her şey yolunda” nutukları atmaya devam ediyorlar.
Hem kriz, miriz yok, hepsi manipülasyon diyorlar hem de yaşanan krizin faturasını
Hem Mavi yakalısından beyaz yakalısına,
İş güvencesi tamamen ortadan kaldırılmak istenen kamu emekçisinden, kıdem tazminatına göz konulan işçisine,
Açlık sınırının altında bir ücretle, 1.603 TL ile yaşam mücadelesi veren asgari ücretliden, onca yıllık emeğinden sonra sefalete terk edilen emeklilere,
Gübre ve mazot giderlerini karşılayamadığı için toprağını ekemeyecek hale getirilen köylüden, dükkânını siftah etmeden kapatan küçük esnafa kadar,
Toplumun %99’u olarak bizlere kesmeye çalışıyorlar.
Hem “kriz, miriz yok, dış güçlerin, emperyalistlerin komplosu var” diyorlar. Hem de ülkeyi sanayiden imalata, tarım ürünlerine kadar dışarıya bağımlı hale getiren, borç batağına sokan, ucuz emek cennetine çeviren emperyalizmin ekonomi politikalarına, neo liberal politikalara daha çok sarılıyorlar.
Emek karşıtı, doğa düşmanı, sermaye yanlısı neo liberal politikaların daha da acımasız bir şekilde sürdürmek için krizi fırsata çeviriyorlar.
İşçilerin kıdem tazminatının fonla, kamu emekçilerinin iş güvencesinin son kırıntılarının esnek, performansa dayalı çalışmayla, kamusal emeklilik ve sosyal güvenlik hakkımızın ise üç yıl süreli zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ile yok edilmesi hedefleniyor.
Krizin faturasını ücretli kesimler başta olmak üzere yoksul halkın sırtına yıkmak için her yola başvuruluyor.
İşten çıkarmalar, zorla ücretsiz izine çıkarmalar, angarya çalıştırma, mesai ücreti nöbet ücreti ödememe gibi çalışma hakkımızı ortadan kaldıran saldırılar gittikçe artırılıyor. Sağlıkta acil durumlar dışında malzeme kullanılması engelleyen düzenlemelerle hayatımız tehlikeye atılıyor.
Açıkladıkları her paketten, mecliste görüşülmeye devam edilen bütçe yasa tasarısından ülkenin kaymağını yiyen yabancı tekeller başta olmak üzere büyük patronlara yeni teşvikler, vergi indirimleri müjdeler çıkıyor. Sıra bize gelince en temel ihtiyaç maddelerinin %50 zamlandığı koşullarda göstermelik olarak yapılan %10 indirim kampanyasını “enflasyonla topyekûn mücadele” diye yutturmak istiyorlar.
Milleti soyup soğana çeviren vergileri, zamları görmezden geliyorlar. Bunun yerine kuru soğan üreticisinin ambarına, deposuna düzenledikleri baskınları enflasyona mücadele diye yutturmak istiyorlar.
Açıklanan her yeni 100 günlük programla işverenlerin yüzü güldürülüyor, bizim ise yüzümüz, gözümüzü dağıtılıyor.
Enflasyonu düşürmek için değil düşük göstermek için türlü türlü yollara başvuruluyor.
Eylül ayı enflasyonu yüzde 6.3 çıkınca ilk işleri TÜİK başkan yardımcısını görevden almak oldu. Yerine kimi getirdiler? Bakınız dostlar, burası çok önemli…Hazine ve Maliye Bakanı’nın, Enerji Bakanlığı döneminden mesai arkadaşını getirdiler.
Enflasyon anında düşmeye başladı. Kasım ayında enflasyon eksi çıktı. Bir önceki aya yani Ekim ayına göre yüzde 1.44 geriledi. Bana kızmayın dostlar ben TÜİK’in yalancısıyım.
Buradan hepinize soruyorum. TÜİK’e göre enflasyon düştü. Peki, sizin enflasyonunuz düştü mü?
Asgari ücretliler, işçiler, kamu emekçileri, emekliler size soruyorum?
Sizin enflasyonunuz düştü mü?
Çitçiler,
Bafra’da, Alaçam’da, Yakakent’te, Ondokuzmayıs’ta ülkenin en kaliteli çeltiğini üreten, ama geçen yılın altında fiyat teklif edildiği için çeltiği elinde kalan çiftçiler size soruyorum. Sizin enflasyonunuz düştü mü?
Fındık üreticileri,
Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından fiyatı her yıl Ağustos ayında açıklanan ama bu yıl TMO fiyat açıklamasını Kasım ayına bıraktığı için İtalyan Fındık tekelinin insafına terk edilen fındık üreticileri size soruyorum? Sizin enflasyonunuz düştü mü?
Bir daha soruyorum. Enflasyonu düşen var mı? Düştüğü iddia edilen bu enflasyon sizin enflasyonunuz mu?
Elbette ki düştüğü iddia edilen enflasyon bizim enflasyonumuz değil. Üretici ile tüketici enflasyonu arasındaki makasın yirmi puan açıldığı, enflasyon sepetindeki 407 ürünün sadece 108’inin fiyatlarında düşüş yaşanırken 261 ürünün fiyatının arttığı koşullarda enflasyonun düştüğüne inanmak akıl karı değildir.
Zaten ülkeyi yönetenlerin de hedefi enflasyonu düşürmek değil, düşük göstermek. Bakınız burası da çok önemli. ..Enflasyonu niye düşük göstermeye çalışıyorlar? Yılın sonunda asgari ücretlinin, işçinin, kamu emekçisinin, emeklinin maaş zammını düşük tutmak için..
İşin özü ülkede yaşanan krizin faturası sömürü, talan, yağma ve baskı düzeninden beslenen %1’e değil, bu düzenin mağduru olan %99’a kesilmek isteniyor.
Bunun için “hepimiz aynı gemideyiz, gemi batarsa hepimiz batarız, kemerleri biraz daha sıkın” nutukları atmaya devam ediyorlar. Bu işsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe alışın demekten başka bir şey değildir.
Bizi geminin batması ile tehdit edenlere sesleniyoruz:
Biz bu geminin yol alması için işimizden, ekmeğimizden, canımızdan fazlası ile fedakârlıkta bulunduk.
Bizi hep büyüme masalları ile oyaladınız. Ama yıllardır vazgeçmediğiniz neo liberal politikalarla birilerinin serveti büyürken bizim sorunlarımız büyüdü. Gelirimiz küçüldü, borçlarımız arttı.
Sadece ekmeğimizi küçülmedi. Yaşadığımız doğa da alabildiğine tahrip edildi. Kentler yandaş inşaat firmalarınca dikilen beton yığınlarına, topraklarımız, yaylalarımız, derelerimiz HES’lerin ruhsatsız maden ocaklarının talanına terk edildi.
On yılda iki yüzden fazla HES yapılması yetmiyormuş gibi yüz elli tane daha HES yapılması planlanan bu güzelim ‘Karadeniz bölgesi HES denizine’ çevrildi.
Tarım, çiftçilik, besicilik bitirildi. Bu bereket fışkıran topraklarımız olmasına rağmen samandan buğdaydan, pamuktan ete kadar her şeyi dışardan ithal eden hale getirildik. Üç tarafımız denizle çevrili ama balığı bile ithal eder hale getirildik.
Bu düzende yıllardır kaybeden hep biz olduk.
Adaletsiz vergi sistemi ile bir birinin kopyası bütçelerle, özelleştirmelerle, kamunun tasfiye edilmesi ile hak arama yollarının kapatan, insan hakları ihlallerini körükleyen güvenlikçi politikalarla, darbelerle, sıkıyönetimlerle, OHAL’lerle, grev yasakları, sendikal hak ihlalleri ile KHK’lerle, sorgusuz sualiz ihraçlar, açığa almalar, sürgünlerle, doğayı talan eden, yaşam alanlarımızı yok eden ranta dayalı betonlaşma ile çarpık kentleşme ile fatura hep bize kesildi.
Dolayısıyla yıllardır hep kaybedenler olarak bu düzene borcumuz yoktur. Tam tersine alacağımız var.
Biz bu ülkenin emekçi kesimleri, yoksullaştırılan halkı olarak ülkeyi uçurumun kıyısına sürükleyen politikaların bu politikalardan nemalanan %1’in faturasının bizim sırtımıza yıkılmasını kabul etmiyoruz.
Artık nefes almak istiyoruz.
Bunun için;
- Elektrik, doğalgaz, su, akaryakıt, ekmek, toplu taşıma gibi temel ihtiyaçlara yapılan zamların geri alınmasını, zam yapılmamasını,
- Tüm yükü emekçilerin sırtına yıkan vergi adaletsizliğine son verilmesini,
- Kriz bahanesi ile yaşanan işten çıkarmalara, ücretsiz izinlere son verilmesini,
- Rekor üstüne rekor kıran enflasyon karşısında başta asgari ücret olmak üzere ücretlerimizde-maaşlarımızda yaşanan erimenin gerçek enflasyona göre satın alma gücümüzdeki azalma ve ekonomik büyüme oranları dikkate alınarak telafi edilmesini,
- Hem Yeni Ekonomi Programındaki hem de Merkez Bankasının yenilediği enflasyon hedefleri ile hükmünü çoktan yitirdiği tescillenen toplu sözleşmenin derhal yenilenmesini,
- Kamuya alımlarda eşitsizliği artıran, torpilin, kayırmanın, kadrolaşmanın önünü açan mülakat, sözlü sınav, güvenlik araştırması ve arşiv kaydı uygulamasına son verilmesini,
- Emeğin haklarını yok eden KHK’lerin iptal edilmesini,
- OHAL KHK’leri ile herhangi bir hukuki delil ve mahkeme kararı olmadan işinden ekmeğinden edilen tüm kamu emekçilerinin işine iade edilmesini,
- Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini,
- Kadınların sürekli, güvenceli işlerde istihdam edilmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçe hakkının hayata geçirilmesini,
- Herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmasını istiyoruz.
Sadece kendimiz için değil, herkes için;
Gündüzleri işsiz kalınmayan, geceleri aç yatılmayan bir ülke,
İnsanca bir yaşam, güvenceli bir iş, güvenli gelecek istiyoruz.
Değerli Dostlar,
Elbette ki bu talepleri sıralamak yetmiyor.
Taleplerimiz için hep birlikte omuz omuza, yan yana mücadele etmek gerekiyor.
Unutmayın, biz emeği, alın teri ile geçinen dünyanın en büyük ailesiyiz.
Emeğimizi hedef alan saldırıların dalga kıranı bizleriz. Emeğin birliği ve halkların kardeşliği için, bilimden yana, aydınlık bir gelecek için umut biziz.
Yeter ki, kol kola omuz omuza olalım. Yeter ki dünyanın en büyük ailesi olarak bizi bölmeyi, parçalamayı hedef alan oyunları boşa çıkaralım, birbirimize daha fazla kenetlenelim.
Yeter ki, yaşadığımız bu güzelim ülkeye özlenen baharı, beklenen aydınlığı getirmek için birlikte mücadele edelim.
Hepinizi KESK Yürütme Kurulu adına tekrar sevgi ve dostlukla selamlıyorum.
Hoşça kalın, umutla kalın, mücadele ile kalın…