Konfederasyonumuz, DİSK, TMMOB ve TTB öncülüğünde Soma katliamının yıl dönümünde yaşamını yitiren 301 madenci birçok ilde yürüyüşler ve basın açıklamalarıyla anıldı. On binler: “Ne unuturuz ne de affederiz” dedi. İllerdeki açıklama ve yürüyüşlere birçok siyasi parti ve demokratik kitle örgütü de destek verdi, yürüyüşlerde madenci baretleri takıldı.
Ankara’da Yüksel Caddesi’nden Madenci Anıtı’na yürüyüş gerçekleştirdi. “Somayı unutmadık unutturmayacağız” pankartının açıldığı yürüyüşte, “İşçilerin katili taşeron sistemi”, “Kaza değil cinayet”, “Kader değil katliam” dövizleri taşınarak, “Katliamların hesabını emekçiler soracak”, “Katiller susacak halk konuşacak” sloganları atıldı. Ankara’daki yürüyüşün sonunda madenci heykelinin önüne karanfil bırakıldı. Saygı duruşu ardından basın açıklaması yapılarak AKP iktidarının Soma katliamına rağmen inatla yeni facialara zemin hazırladığı, sermayenin ihtiyaçlarına göre davrandığı belirtildi. AKP tarafından TBMM’den geçirilen, kölelik yasası olarak adlandırdığımız Özel İstihdam Yasası ile emekçilere bir darbe daha vurulduğu belirtilen konuşmalarda kuralsız ve esnek çalışmanın yaygınlaştırılarak, iş güvencesinin tamamen ortadan kalkacağı, sömürünün derinleşeceği ifade edildi.
İllerde okunan ortak basın açıklaması metni için aşağıdadır:
SOMA’YI UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ
Bugün, Soma’da 13 Mayıs 2014’te meydana gelen ve 301’i canımızı yitirdiğimiz yüzyılın en büyük iş faciasının ikinci yıldönümü. 301 canımızın acısı hala yüreğimizde.
13 Mayıs’ta Soma’da yaşamını yitiren tüm maden emekçilerini saygıyla anıyor, yakınlarına ve tüm maden emekçilerine bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
Bugün, bu acıyı unutturmamak için, böyle acıların bir kez daha yaşanmaması için alanlardayız.
Ülkemizde Soma gibi bir facia yaşandıktan sonra dahi her ay onlarca emekçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmeye devam etmektedir. Hükumet ve ilgili kamu kurumları tarafından faciadan sonra alınan ders nedir diye bakıldığında, sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak ve yeni katliamlara zemin hazırlamak dışında bir şey görülmemektedir. Bu acı gerçek, ülkemizde emeği ile geçinen milyonlarca işçiye ölümden, sakatlanmaktan ve sömürülmekten başka bir şeyin reva görülmediğini ortaya koymaktadır.
İş cinayetlerinin başlıca nedeni; ülkemizde uygulanmakta olan neo-liberal ekonomi politikaları sonucunda iş güvencesinin azalması, esnek çalışma biçimlerinin artması, çalışma koşullarının ağırlaşması; özelleştirme, sendikasızlaştırma ve taşeronlaşmanın yaygınlaşmasıdır.
Son olarak AKP tarafından TBMM’den geçirilen, Kölelik Yasası olarak adlandırdığımız Özel İstihdam Büroları Yasası ile emekçilere bir darbe daha vurulmuştur. Bu düzenleme ile; güvencesiz, kuralsız ve esnek çalışma yaygınlaşacak, iş güvencesi tamamen ortadan kalkacak, emekçiler açlık sınırının altında ücretlerle çalışmaya mahkum edilecek, örgütsüz çalışma yaygınlaşacaktır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği açısından en riskli işçiler yine kiralık işçi statüsünde çalışan emekçiler olacaktır. Ayrıca bu yasadan en olumsuz etkilenecek olanlar kadın işçiler olacak ve kadın işçiler üzerindeki sömürü derinleşecektir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında, işçiyi her türlü korumadan uzak bırakan, mühendis ve hekimi iş kazaları tazminatlarından sorumlu tutan, işvereni ve iş yaşamını denetlemekten sorumlu olan devleti ise her türlü sorumluluktan arındıran bir politika ile karşı karşıyayız. En son Cumhurbaşkanının 8. İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı’nda “İşçilerin ‘bana bir şey olmaz’ anlayışıyla hareket ettikleri için iş güvenliği ihlalleri yaptığı ve canından olduğu” söylemi bunun en net yansımasıdır.
Türkiye’de özellikle AKP iktidarı döneminde üretim; teknik bilgi ve alt yapı olarak yetersiz, deneyimi ve deneyimli uzmanı bulunmayan kişi ve şirketlere bırakılmıştır. Kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş cinayetlerinin Soma’da olduğu gibi katliama dönüşmesine neden olmuştur. AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002’den beri iş cinayetlerinde 17 binin üzerinde emekçi yaşamını yitirmiştir.
Ne yazık ki Soma gibi büyük bir facianın ardından yürütülen, gerçek sorumluların yargılanmadığı, sorumluların görünen bir kısmının yargı önüne çıkartıldığı dava da kamuoyunu tatmin etmekten uzaktır.
Soma’da yaşanan acı gerçeğin nedenleri ortadadır. Bu nedenler ile hesaplaşılmadığı sürece fabrikalarda, madenlerde, inşaatlarda ve tüm çalışma alanlarında bizleri bekleyen yeni Soma’ların yaşanması kaçınılmazdır.
Bizler,
Göz göre göre ölümle karşılaşmanın ne kader ne de fıtrat olmadığını çok iyi biliyoruz.
Her anı ölüm, sakatlanma ve meslek hastalıklarına yakalanma riski taşıyan çalışma koşullarının ortadan kaldırılmasının zor olmadığını çok iyi biliyoruz.
Dünya, bunun bilimsel, teknolojik, yasal, demokratik koşullarını çoktan sağlamışken, tüm dünyadan ileri olduğunu iddia eden AKP’nin bizi ölüme mahkum etmesini kabul etmiyoruz.
Biz yaşamını alın teriyle kuran emekçiler, güvenceli koşullarda çalışmak ve emeğimizin karşılığını almak istiyoruz.
Güvencesiz, sendikasız ve kayıt dışı çalıştırılmak istemiyoruz.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği kavramlarıyla temelden çelişen ve özellikle kamuya ekonomik anlamda da yük olan, işçileri köleleştiren taşeron ve rödovans sistemlerine son verilmesini istiyoruz.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği sorunları piyasacı yaklaşımlarla çözülemez. Sendikaların, meslek odalarının, üniversitelerin karar süreçlerinde ve yönetiminde yer aldığı, idari ve mali yönden bağımsız, demokratik bir işleyişe sahip Ulusal İşçi Sağlığı Güvenliği Kurumu bir önce oluşturulması gerektiğini bir kez daha yineliyoruz.
Soma’da yaşanan iş cinayetini doğuran nedenler ve bu cinayetin sorumluları ile hesaplaşmadan sağlıklı ve güvenli çalışmanın mümkün olmadığının altını bir kez daha çiziyoruz.
SOMA’YI UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ…
DİSK-KESK-TMMOB-TTB