İktidar, bu kez de Çalışma Bakanı’nın emriyle yeni bir “yangından mal kaçırma” operasyonu düzenledi. Sanata kapatılan Şinasi ve Akün sahnelerini 10 gün evvel “gizlice” sattı. O denli gizliydi ki ihale şartnamesi duyurulmadı, talimatı Çalışma Bakanı Faruk Çelik verdi.
Yapılanlar ne iddia edilen şeffaflık politikasıyla ne de olduğu savunulan ‘’sosyal devlet” ilkeleriyle bağdaşabilir. Yapılanlar kendi sanatçısı, kendi sanatı olmayan iktidar erkinin tehdit diye gördüğü sanatçı ve sanatsever kesimin tepkilerinden ne denli çekindiğinin en açık itirafı.
Aslında ‘’yandaş olmayan ölmeli’’ politikasıyla, baskı, sindirme, sansür silahıyla bütün sanat alanlarını, kurumlarını tehdit eden iktidar, sanatın gücünden, sanatçının sesinden, sözünden, kaleminden, dansından, resminden, heykelinden korkmakta haklı. Çünkü tüm bu bölme, ezme, yok etme çabaları direnç ateşini içten içe besliyor.
Fazıl Say’a ambargo gündemden düşmeden, Devlet Tiyatrosu’nda, Shakespeare’in Macbeth oyununun programdan çıkarılması baskının hangi boyutlara taşıdığını açıkça gösteriyor. Kurumlar, bu komutları uygulayacak TÜSAK bekçilerine emanet edilerek sanata ve sanatçıya karşı bir savaşa girişiliyor.
Merak ediyoruz: İktidar hırsıyla gözü dönen, suç işleyerek, öldürerek yükselen Machbeth’in trajik sonunu anlatan oyunu izleyen bakanlık yetkilileri, paranoyaklaşan Machbeth’le kimleri özdeşleştirdikleri için yasaklama istemişlerdir? Yoksa ‘’yarası olmayan gocunur mu’’ diye mi sormalıyız?
Özerk Sanat Konseyi olarak maalesef bu hukuksuzlukların süreceğini, yeni haksız ve otoriter icraatların geleceğini anlıyoruz.
Ancak bu zulüm döneminin geçici olduğunu, kazananın sanat ve sanatçı duyarlılığı olacağını biliyoruz.
Tarih, baskıcı yönetimlerin kendi sonlarını nasıl hazırladığının kanıtlarıyla doludur. Yaşanan bu hoyrat dönem günü geldiğinde yine sanata malzeme olacaktır.
Özerk Sanat Konseyi