Değerli Kamu Emekçileri,
Değerli mücadele arkadaşlarım,
Sizleri Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası – Kültür Sanat Sen adına saygıyla selamlıyorum.
Toplumsal yaşamın bütün alanlarında eğitimden sağlığa, bilimden kültür ve sanata kadar geniş bir alanda yaşanan saldırılara, iş güvencemizi kaldırma girişimlerine, baskı ve sürgün ve soruşturmalara karşı yine alanlardayız.
Laik eğitim ve laik yaşam mücadelesi başta olmak üzere, iş güvencemize ve geleceğimize sahip çıkmak, tüm işkollarında yaşanan baskı, sürgün ve soruşturmalara boyun eğmeyeceğimizi göstermek için yine bir aradayız.
Bugün iktidarın baskıcı, otoriter, tekçi ve asimilasyoncu politikalarına karşı çıkan, çocuklarının ve ülkenin geleceğinden edişe eden milyonların gözü, kulağı ve kalbi bizlerledir.
Bugün çeşitli nedenlerle aramızda olamayan, yıllarca yok sayılan, en temel talepleri ve hakları görmezden gelinen, fabrikalarda, madenlerde, tarlalarda, okullarda, hastanelerde, kültür ve sanatta, kısacası yaşamın bütün alanlarında emek, hak ve onur mücadelesi veren ve kalpleri her zaman eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye için atan milyonlara hep birlikte selamlarımızı gönderiyoruz.
Yıllardır başta eğitim olmak üzere, toplumsal yaşam alanlarımızın aşağıdan yukarıya iktidarın siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirenler, kültür ve sanat alanlarını da kendi çıkarları doğrultusunda düzenlemeyi sürdürüyorlar.
Geçtiğimiz yıl içinde kültür ve sanat alanında ciddi bir özgürlük daralması yaşanmış, kültür, sanat ve turizm kurumlarına yönelik siyasal müdahaleler, kadrolaşma ve sürgün uygulamaları bütün alanları kuşatmıştır.
Türkiye’deki bütün kurumlar, iktidarın ırkçı, mezhepçi, ayrımcı ve otoriter uygulamaları nedeniyle gerçek işlevlerinden hızla uzaklaştırılmıştır. İktidarın toplumsal yaşamın bütün alanlarında uyguladığı baskı, şiddet ve dayatmacı uygulamalar, laik eğitime, eşit, özgür ve demokratik yaşama karşı açık bir meydan okumanın yaşandığını göstermektedir.
Türkiye’nin egemen güçleri, siyasi iktidar öncülüğünde işçilerin, emekçilerin kanı ve canı üzerinden, emek sömürüsü üzerinden işlettikleri acımasız zulüm çarkını, yıllardır inşa ettikleri sahte inanç sistemi ile güçlendirerek bizleri havasız ve sanatsız bırakmak istemektedir.
Değerli dostlar,
Değişik din, mezhep, inanç ve dünya görüşünden insanların gerçek anlamda “eşit yurttaş” olarak kabul edilmesi, devletin bütün inançlara eşit mesafede ve tarafsız olmasına, günlük yaşamın her alanında okulda, işyerinde, üniversitede, sokakta, sahnede, nerede olursa olsun farklı inanç ve siyasal görüşleri arasında ayırım yapılmamasına bağlıdır.
Laiklik, bir ülkede din ve devlet alanlarının tümüyle birbirinden ayrılması, din ve vicdan özgürlüğünün inanan ve inanmayan herkes için eşit koşullarda geçerli olması demektir. Dolayısıyla laik eğitimi ve laik yaşamı savunan bizler devletin bütün dinler ve inançlar karşısında tarafsız olmasını, bütün yurttaşlara eşit mesafede durmasını istiyor ve savunuyoruz.
Laik yaşam mücadelesinde bilimsel, çağdaş eğitim, ifade özgürlüğü ve sanatı yayma hakkını koruyacak ve mücadele edeceğiz.
Baskıcı, totaliter rejimlerin en büyük silahıdır sansür…
Sansür; iktidarlarını devam ettirmenin halk kitlelerinin sürüleşmesinin beyin yıkama aracıdır.
Sansür; sadece sanat değil eğitim, basın, yayın, iletişim, alanlarını abluka altına alıp soyut demokrasi propagandası yapmaktır.
Toplumların belleğini silmek ve ergin istediği düşünceyi ve yaşam tarzını yerleştirme çabasıdır!
Bilgilendirmeme, gerçeği karartma, cahil bırakma aracıdır sansür.
Direnç gösterilememe, isyan etmeme kısacası uyuşturucudur!
Laik eğitim, Laik yaşam, özgür sanat, toplumun eğitimli ve okuyan kitleler olmasından geçer,
Değerli arkadaşlar;
Ülkemizde kütüphanelerin durumu içler acısıdır. Okuma alışkanlığı yerine tek tipçi, ezbere dayanan eğitim sayesinde Dünya’da 86. sıralara gerilemiştir. İnsanımız günde 1 dakikasını kitap okumaya ayıramamaktadır. Avrupa’da %21 olan kitap okuma oranı Türkiye’de sadece binde birdir nasıl demokratik çağdaş özgür bir toplum olunabilir.
Değerli dostlar,
Siyasi iktidar bir taraftan laik yaşam karşıtı uygulamalara imza atarken, diğer taraftan geçmişte kazanılmış olan haklarımızı gözünü dikmiş, zaten sınırlı olan iş güvencemizi tamamen ortadan kaldırmak için harekete geçmiştir.
Tasfiye edilmek istenen sadece kamu emekçileri değil, tüm topluma eşit ve nitelikli olarak sunulması gereken kamu hizmetlerinin bizzat kendisidir. Tüm kamu hizmetleri gibi kültür, sanat ve turizm kurumları da piyasalaştırılarak tasfiye edilmek istenmektedir. Sorun sadece bizlerin değil, tüm halkın sorunu olarak görülmek zorundadır.
Son yıllarda mücadeleci kimlikleriyle bilinen sendikalarımıza yönelik baskı ve yıldırma girişimlerinin son dönemde soruşturma ve sürgün kararlarıyla daha da artmış olması tesadüf değildir. İktidarın politikalarına itiraz eden herkesin hedef haline getirildiği bu dönemde ülke çapında başlatılan “cadı avı”na karşı ortak tutum alınması önemlidir.
Değerli arkadaşlar;
Ülkemizde kütüphanelerin durumu içler acısıdır. Okuma alışkanlığı yerine tek tipçi, ezbere dayanan eğitim sayesinde Dünya’da 86. sıralara gerilemiştir. İnsanımız günde 1 dakikasını kitap okumaya ayıramamaktadır. Avrupa’da %21 olan kitap okuma oranı Türkiye’de sadece binde birdir nasıl demokratik çağdaş özgür bir toplum olunabilir.
Bizler, ne iktidarın “muhafazakâr sanat” adı altında hayata geçirmeye çalıştığı ayrımcı politikalara, ne de oluşturmak istedikleri baskıcı-otoriter düzene teslim olacağız!
Hasan Hüseyin Korkmazgil’in dediği gibi!
Ekilir ekin geliriz ezilir un geliriz.
Bir gider bin geliriz.
Beni vurmak kurtuluş mu?
İktidarın kendi çıkarları için sürdürdüğü inanç istismarına yönelik tüm girişimlerini boşa çıkarmak, gerçek anlamda laik ve demokratik bir ülkede barış içinde bir arada yaşamak için herkesi ortak taleplerimiz etrafında mücadeleyi yükselteceğimize olan inancımla hepinizi saygıyla selamlıyorum.