Hükümet, kamu emekçileri için esnek ve güvencesiz çalışmayı bu kez “Kamu Yönetiminde Personel Verimliliği Projesi” ile gündeme getirdi. KESK Hukuk ve TİS Uzmanı Özgür Yılmaz, projenin emekçilerin sağlığını tehdit ettiğine dikkat çekti.
Devlet Personel Başkanlığı (DBP), “Kamu Yönetiminde Personel Verimliliği Projesi” adı altında bir çalışma başlattı. Çalışma kapsamında 2015 yılına kadar getirilmesi planlanan düzenlemeler, esnek çalışma ve performans değerlendirme sistemine dayanıyor. Önerilen modeller ise Uzak Asya’dan ithal.
Bu modeller, aşırı ve yoğun çalıştırmanın sonucu ortaya çıkan hastalık ve hatta ölümlerle gündeme geliyor. KESK Hukuk ve TİS Uzmanı Özgür Yılmaz, hükümetin kamuda çalışma düzenine ilişkin yeni planını Evrensel’e değerlendirdi.
‘Toplam kalite yönetimi”, “kamuda performans”, “verimlilik’… Bunlar kulağa hoş gelen kavramlar itirazınız neden?
Bu kavramlara “insan ve müşteri odaklı”, “şeffaf”, “Hesap verebilir” “vizyon ve misyon sahibi”, “esneklik” gibi kavramlar da eklemek mümkün. Evet, kulağa hoş geliyor. Düşünsenize verimlilik varken kim verimsizliği savunur ya da katılığın karşıtı gibi lanse edilen esneklik kavramına kim karşı çıkar? Zaten amaç da tam olarak bu, yani kulaklara hoş gelmesi.
Kamu alanını toptan tasfiye ederek kamunun yani halkın değil, piyasanın yararının temel alındığı bir sistem adım adım hayata geçiriliyor. Özel sektör kurallarının ve mantığının kamu alanına da hakim kılınmasını hedefleyenler, kamuoyunu etkilemek için son dönemin moda tabiriyle, “algı operasyonu” yürütüyorlar. Verimlilik vb. kavramlar da algı operasyonunun söylem alanının temel araçları olarak kullanılıyor.
‘ÜCRETLER DE ESNEYECEK’
Bu söylemde gerçekler mümkün olduğunca saklanıyor. Örneğin kamu emekçilerini esnek çalışmaya ikna etmek, belirlenmiş çalışma saatlerinin insan hayatını monotonlaştırdığını anlatmak için Orhan Veli’nin “Biz memurlar, saat dokuzda, saat on ikide, saat beşte, Biz bizeyizdir caddelerde, Böyle yazmış yazımızı Ulu tanrı; Ya paydos zilini bekleriz, Ya aybaşını” dizlerinin bile kullanıldığına şahit olabiliyorsunuz. Orhan Veli’nin bu dizelerini esnek çalışmayı savunmak için kullananlar tabii ki hayata geçirmek istedikleri bu modelde mesai saatleri değişse de toplamda aynı süre çalışılacağını söylemiyorlar. Ya da daha az süre çalışılacaksa maaşların da, sosyal güvenlikten yararlanmanın da buna bağlı olarak düşeceğini, onların tabiriyle ‘esneyeceğinden’ bahsetmiyorlar. Bunun da iş, ücret ve sosyal güvenlikte istikrarsızlığın ve güvencesizliğin kapısının aralanması demek olduğunu elbette söylemiyorlar.
‘EN SON SENDİKALAR DAVET EDİLDİ’
‘Kamu Yönetiminde Personel Verimliliği Projesi” çalışmasının detayları nedir?
Açıkçası Devlet Personel Başkanlığının (DPB) “Kamu Yönetiminde Personel Verimliliği Projesi” adı bir çalışma yürüttüğünü söz konusu proje kapsamında 12-13 Kasım 2014 tarihinde yapacağı “2. Ön Değerlendirme Toplantısına” KESK’i davet ettiğinde öğrendik. Konfederasyonumuza gönderilen yazıda DPB tarafından kamuda personel verimliliği konusunda 2013-2014 yılları Yatırım Programı kapsamında çok kapsamlı bir çalışma yürütüldüğü bilgisi veriliyordu. Hatta söz konusu proje kapsamında 24-27 Mart tarihleri arasında ağırlıklı olarak akademisyenler ile çalışanların verimliliği konusunda çalışmalar yürüten belli bazı kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı “1. Ön Değerlendirme Toplantısı” yapıldığı bilgisi paylaşılıyordu.
Siz katılamadınız mı o toplantıya?
Hayır. Çünkü toplantıdan haberdar bile edilmedik. Projenin adı “Kamu Personeli Verimliliği Projesi” ama konunun doğrudan muhatabı kamu emekçileri, sendikalar, konfederasyonlar yapılan toplantıya çağrılmıyor. Bu durumu ifade ettiğimizde tatmin edici bir cevap da alamadık.
‘ESNEK ÇALIŞTIRMA PROJESİ’
Katıldığınız toplantıda sunulan projenin emekçilere yansıması nasıl olacak?
Toplantıda oldukça kapsamlı bir çalışma yürütüldüğüne tanık olduk diyebilirim. “Kamu personel verimliliği projesi” adlı projenin gerekçesi, amacı, stratejik hedefleri, ana başlıkları, aşamaları belirlenmiş.
Öte yandan toplantıda sadece “kamu personel verimliliği projesi” değil, aynı zamanda “esnek çalışma projesi”nin de hazırlandığını ve her iki projenin de 2015 yılı sonuna kadar tamamlanarak uygulamaya geçilmesinin planlandığı açıklandı.
Merkezine performans değerlendirme sistemini, toplam kalite yönetiminin konulduğu verimlilik projesi için yurt dışı uygulamalarının yerinde inceleneceği bu kapsamda da ilk olarak Japonya ve Güney Kore’nin ziyaret edileceği anlatıldı. Projenin koordinatörlüğünü yapan DPB Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı sağlık alanında uygulanan performans değerlendirme sistemini “çok başarılı” bulduklarını, bunun için tüm kamu alanına uygulanacak sistemde model alınabileceğini ifade etti.
ÖZEL SEKTÖRDEN DERS ALACAKLAR(!)
Aralık ayı içinde ise bin kişinin üzerinde çalışan istihdam edilen özel sektör temsilcileri ile bir toplantının planlandığı aktarıldı. DPB yetkilileri bu toplantının gerekçesini “Onların çalışanlarını motive etmedeki tecrübelerinden yararlanmak” olarak açıkladı.
Aslında hem esnek çalışmanın hem de performans değerlendirme sisteminin dayanakları 2011’de yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılan değişikliklerle birlikte yaratılmıştı. AKP iktidarı kamu emekçilerini ve kamu hizmetlerinden yararlanan halkın geniş kesimlerini karşısına almamak için bu konuda da köklü ve toptan bir değişiklik yapmak yerine parça parça değişikliği tercih etti.
Emekçiler açısından doğacak sonuçları görmek için projelerin gerekçesine bakmak yeterli. Verimlilik projesinin gerekçesi “Ekonomik, mali, teknolojik, sosyal ve hukuki alanlardaki gelişmeler, kamu yönetimi ve kamu personeli sisteminde reform ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır” olarak sunuluyor. Bu gerekçeyle hükümet “Piyasanın, özel sektörün çıkarlarını temel aldığımız ekonomik sistem her şeyin üstündedir. Hukuki alanda, sosyal alanda olduğu gibi kamu yönetimi ve kamu personeli sistemini de piyasanın emrine sunduğum iktisadi alana göre şekillendireceğim” demektedir.
10 BİN İNSAN ÖLDÜ
Proje kapsamında Güney Kore, Japonya modellerinin inceleneceğini söylediniz. Neden bu ülkeler?
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Bu ülkelerde sadece kamu alanının değil, özel sektörün de inceleneceği bizzat DPB Başkanı tarafından ifade edildi. Neden bu ülkeler seçilmiş meselesine gelince… Japonya Toplam Kalite Yönetimi (TKY) uygulamalarının merkezi olarak biliniyor. Güney Kore’de de aynı model uygulanıyor. TKY ve kalite çemberleri ise çalışanları birbiri ile rakip hale getiren, performansı esas alan, dayanışmayı dolayısıyla örgütlülüğü ortadan kaldıran sistemler olarak biliniyor.
En önemlisi bu sistemlerin insan sağılığı üzerindeki etkisidir ki, özellikle Japonya’nın bu konuda hiç de iyi olmayan bir ünü vardır. Çünkü Japonya sadece TKY’nin değil bu sisteme göre dayatılan aşırı ve yoğun çalıştırmanın sonucu ortaya çıkan karoshinin de merkezi olarak biliniyor. Karoshi aşırı çalıştırmaya bağlı olarak yaşanan hipertansiyon, damar sertliği gibi sorunların bir araya gelerek kalp krizi, kalp yetmezliği ve beyin-damar hastalıkları sonucunda ölümle ya da kalıcı sakatlıkla sonuçlanan durumu tanımlayan Japonca bir terim. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunun 1992’de yayımlanan raporuna göre Japonya’da karoshi sonucu 10 bin dolayında insanın hayatını kaybetmiş. İşte DPB’nin verimlilikte model almayı düşündüğü ülke. Bu durumda “Bana model alacağın ülkeyi söyle sana ne yapmaya çalıştığını söyleyeyim” demekten başka ne denir.